Deyimler

İki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında bir anlam ifade eden söz gruplarına deyim denir. Eskiler buna tabir derlerdi. dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların karşıdaki kişiye daha etkili bir biçimde yansıtıldığı bir gerçektir.
Deyimler, atasözleri gibi her durumda kesin doğru olmayabilir ve genel kural niteliği taşımaz. Bunun yerine yalnızca özel bir durum karşısında doğru kabul edilir ve öylece kullanılırlar. Nitekim kurallı bir cümle niteli gösteren deyimler de vardır ve bunlar atasözlerine benzese de anlatımda deyim görevi yaparlar. “Et tırnaktan ayrılmaz.” dediğimizde her durumda kesin bir doğru anlatmış oluruz; bu bir atasözüdür. Oysa “et tırnak olmak” dersek, bazı durumlar için geçerli olan bir deyimi ifade ederiz.
Atasözleri, genellikle uzun zamanların tecrübeleri sonucu ulaşılan doğruların veciz ifadesidir. Oysa deyimler, genellikle bir öyküye, bir efsane veya olaya dayanırlar. Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihten alınmış olaylar vs. deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıraları paylaşırlar. Bu bakımdan deyimlerin kaynaklarını arayıp bulmak, oldukça zor bir iştir.
Osmanlı tarihleri, eski ansiklopedik eserler, tarih sözlükleri, tezkireler, durub-ı emsal ve tarihi fıkra denemeleri, muhtelif elyazması kitap ve dergiler, bilimsel araştırmalar, folklor eserleri, halk kültürü araştırmaları vs. hep deyimleri ayrı olarak bulabileceğimiz eserlerdir. Bazen rastgele bir sayfada, bazen bir dip notta, bazen de hiç ummadığımız bir el yazması sayfasında bir deyimin ortaya çıkış hikâyesiyle karşılaşmak mümkündür.
Sol yandaki başlıkları veya aşağıdaki bağlantıları takip ederek, ilgili içeriğe ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder