Şeb-i Arus nedir kısaca
Şeb-i Arus, Mevlana'nın ölüm gününün hatırası olarak yapılan merasim hakkında kullanılan bir tabirdir. Şebi Arus, Düğün Gecesi, Mevlevilikte Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü gecedir. Mevlana Celaleddin Rumi, bu geceyi Rabb'ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırır.
Büyük velî Mevlana Hazretleri, ölüm gecesini “Şeb-i Arus” (düğün gecesi), yâni dünyâ gurbetinden kurtuluş, vuslata eriş olarak ifâde eder. İkindi vaktinden sonra Kur'an okumak ve Aynü'l-Cem' yapılmak sûretiyle icra edilen bu merasimin gecesine aynı zamanda "Leyletü'l-Arûs" da denilir. Şeb, Farsça; Leyle, Arapça "gece" demek olduğu için tabirlerin ikisi de aynı manâya delâlet etmektedir.
Mevlânâ Celaleddin ölüm gününü "Hakk'a vuslat", "Düğün günü" saymıştır. Ölümün, rûhun hürriyete kavuşup hakîkî bir ölümsüzlük ve ikbâle gidiş olduğunu, şu mısrâları ile ifâde eder;
“Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünyâ derdi var sanma!”
“Benim için ağlama, yazık, «vah, vah!» deme! Beni toprağa verdiklerinde de «vedâ, vedâ!» (ayrılık, ayrılık) deme!”
“Mezar bir perdedir ki, onun arkasında cennetin huzûru vardır!”
“Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret! Güneş'le Ay'a gurûbdan hiç ziyan gelir mi?”
“Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Endişelenme! İnsan tohumu bitmeyecek diye telâşlanma!”
“Toprağa konulduğumu zannetme! Ayağımın altında yedi gök vardır.”
Böyle buyuran Hazret-i Mevlânâ'nın rûhu, hiç şüphesiz yedi kat gökleri aşarak Rabb'inde fânî olmuştur.
Hazret-i Mevlânâ diğer bir gazelinde de şöyle der:
“Ey can! Sende bu toprak perdesi ile örtülmüş gizli bir hayat vardır… Burada, gayb âleminde gizlenmiş yüzlerce Yûsuf gibi güzeller mevcuttur…”
“Bu ten sûreti, yâni ceset, toprağa kurban verilince, o can sûreti kalır…”
“O ten sûreti fânî, can sûreti ise bâkîdir…”
“Bil ki ölüm, rûhun bir başka âleme doğması hâdisesinin sancısıdır. Yâni bu fânî âlem için adı ölümdür, ama bâkî ve ebedî olan âlem için adı doğumdur!..”
“Hem değil mi ki, canı Allah almaktadır; bil ki ölüm, has kullar için şeker gibi tatlıdır.”
“Kezâ ölüm, ateş bile olsa, Allâh'a halîl olana güllük gülistanlıktır; âb-ı hayattır.”
“Ölümü korkutucu kılan, onu zorlaştıran, şu ten kafesidir. Teni bir sedef gibi kırdığın zaman, ölümün bir inciye benzediğini sen de göreceksin!.
Büyük velî Mevlana Hazretleri, ölüm gecesini “Şeb-i Arus” (düğün gecesi), yâni dünyâ gurbetinden kurtuluş, vuslata eriş olarak ifâde eder. İkindi vaktinden sonra Kur'an okumak ve Aynü'l-Cem' yapılmak sûretiyle icra edilen bu merasimin gecesine aynı zamanda "Leyletü'l-Arûs" da denilir. Şeb, Farsça; Leyle, Arapça "gece" demek olduğu için tabirlerin ikisi de aynı manâya delâlet etmektedir.
Mevlânâ Celaleddin ölüm gününü "Hakk'a vuslat", "Düğün günü" saymıştır. Ölümün, rûhun hürriyete kavuşup hakîkî bir ölümsüzlük ve ikbâle gidiş olduğunu, şu mısrâları ile ifâde eder;
“Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünyâ derdi var sanma!”
“Benim için ağlama, yazık, «vah, vah!» deme! Beni toprağa verdiklerinde de «vedâ, vedâ!» (ayrılık, ayrılık) deme!”
“Mezar bir perdedir ki, onun arkasında cennetin huzûru vardır!”
“Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret! Güneş'le Ay'a gurûbdan hiç ziyan gelir mi?”
“Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Endişelenme! İnsan tohumu bitmeyecek diye telâşlanma!”
“Toprağa konulduğumu zannetme! Ayağımın altında yedi gök vardır.”
Böyle buyuran Hazret-i Mevlânâ'nın rûhu, hiç şüphesiz yedi kat gökleri aşarak Rabb'inde fânî olmuştur.
Hazret-i Mevlânâ diğer bir gazelinde de şöyle der:
“Ey can! Sende bu toprak perdesi ile örtülmüş gizli bir hayat vardır… Burada, gayb âleminde gizlenmiş yüzlerce Yûsuf gibi güzeller mevcuttur…”
“Bu ten sûreti, yâni ceset, toprağa kurban verilince, o can sûreti kalır…”
“O ten sûreti fânî, can sûreti ise bâkîdir…”
“Bil ki ölüm, rûhun bir başka âleme doğması hâdisesinin sancısıdır. Yâni bu fânî âlem için adı ölümdür, ama bâkî ve ebedî olan âlem için adı doğumdur!..”
“Hem değil mi ki, canı Allah almaktadır; bil ki ölüm, has kullar için şeker gibi tatlıdır.”
“Kezâ ölüm, ateş bile olsa, Allâh'a halîl olana güllük gülistanlıktır; âb-ı hayattır.”
“Ölümü korkutucu kılan, onu zorlaştıran, şu ten kafesidir. Teni bir sedef gibi kırdığın zaman, ölümün bir inciye benzediğini sen de göreceksin!.
Yorumlar
Yorum Gönder