Mes'elenin maslah'at-i âmme ve insan iradesine ve hürriyetine saygı gibi iki önemli yönü vardır. Ebu Hanife tek başına kaldığı bu konuda daha çok hür iradeye, ama bir yönüyle de maslahata ağırlık veriyor gibidir. Ona göre:Bir müslüman arabasını ve hayvanını kilise tamiri için zimmîye (hiristiyan ve yahudi azınlığa) kiraya verebilir, kendisi ücretle çalışabilir, bunu ona içki taşımak için de yapabilir. Çünkü bu durumda yapacağı işin bizzat kendisi ma'siyet değildir. Meselâ taşımaya ücret ma'siyet değildir. Bu, ma'siyete sebep de değildir. Ma'siyet, içenin ihtiyarı ile oluşur. Zira taşımak bazan dökmek ya da sirke yapmak için de olabilir. Ama şarap için üzümü sıkmanın bizzat kendisi haramdır. Yine Imam Azam'a göre halkının çoğu zimmî olan bölgelerde müslümanın binasını kilise olarak ya da içki satılmak üzere kiraya vermesi de caizdir. Çünkü icare (kiralama akdi) evin menfaati üzerine yapılmıştır: Böyle olduğundandır ki, sırf teslimle ücret gerekli olur. Bunda bir masiyet yoktur. Ma'siyet kiralayanın fiilindedir ve o da kendi fiilinde ihtiyar sahibidir. Ama halkının çoğu müslüman olan bölgede bunlar caiz değildir. Çünkü böyle olan yerlerde zimmilerin kilise bina etmelerine, açıktan içki satmalarına imkân verilmez: Binasını bankaya kiraya vermek de içki satışına kiraya vermek gibidir.(Vehbe, NI/581-82) Ibn Kudâme, Imam Azam'ın bu görüşünü naklederken, halkının çoğu zimmî olan bölge yerine, kırsal kesimi zikreder ve kırsal kesimde caiz olupta diğer yerlerde olmayacağının izahında Ebu Hanife'nin arkadaşları da anlaşamamıştır der ve bu meyanda havra ve kumarhaneyi de zikreder.(Ibn Kudâme, E1-Mugriî, V/552) Imam-ı Azam'ın bu görüşünün Hanefi usûlüne yansımasına bakılırsa bu konuda kırsal kesim, ya da halkının çoğu zimmî olan bölge diye bir ayırım yapmak bile zordur. Çünkü bunun usüldeki dayanağı şu esastır: Sebeple hüküm arasındaki illet, ihtiyarı bir fiil olursa bu sebep hakiki sebeptir ve hüküm, yani fiilin sonucu ona nisbet edilmez, hükümle sebep arasındaki illete nisbet edilir. Bu yüzden meselâ, hırsıza çalacağı malın yerini gösterenden o mal tazmin edilmez.(bk. Menâfiu'd-Dekâik, 270; Mir'ât (Izmirî kenarında), N/406-407) Burada "tazmin" bir hükümdür. Illeti hırsızlık, sebebi ise malın yerinin gösterilmesidir. Hükme, yani tazmine gerekçe olan hırsızlık tamamen en muhtar birisinin fiili olduğundan hüküm sebebe, yani malın yerini göstermeye nisbet edilemez. Diğer iki imamımıza ve üç büyük imama göre binasını kilise, havra, içki dükkanı, kumarhane (banka) vb. işler yapmak isteyene kiraya vermesi caiz değildir.(Ibn Kudâme, EI-Mugni, V/552) Çünkü bu,ma'siyete yardımdır. Allah Rasûlü'de içki konusunda on kişiye lânet etmiştir, biri de taşıyıcısıdır.(bk. Ebu Davûd, Esribe 2; Müsned, I/316, N/97) Ebu Hanife'nin bu konudaki görüşü kıyasa, Imameynin ki istihsana dayanır. Bu türden çoğu yerde itimad istihsanadır. Görüldüğü gibi dükkânını içki satıcıya ya da bankaya kiraya vermek Imam Azam'ın dışındaki cumhûra (fıkıhçı çoğunluğuna) göre mutlak anlamda caiz değildir. Imamı Azam'da bunun için bir takım şartlar ileri sürmüştür ki, onun nokta-i nazarına göre de bu gün için buna fetva verilemeyeceği kanaatindeyiz. Ihtiyata, cumhurun görüşüne, maslahat-i âmmeye uygun olan ve seddü'z-zerâyi'in gereğide caiz olmamasıdır (Allah'u a'lem). |
Yorumlar
Yorum Gönder