ELEMENTLER: Giriş
M.Ö. 5. Y.Y’da Yunanlı Filozof Empedocles’e göre her şey dört unsurdan
yaratılmıştır: Hava, toprak, ateş ve su.
Aristo da benzer görüştedir. Orta Çağ Avrupasında benimsenen görüşe
göre de her şey bu dört unsurun karışımından oluşmuştur.
16. ve 17. YY’da deneysel verilerle bu görüşlere karşı çıkılmaya başlandı
ve modern anlamda element kavramı ortaya konuldu.
Modern görüşe göre element ve bileşikler arasındaki fark, bileşiklerin
uygun kimyasal reaksiyonlarla kendilerini oluşturan elementlere
çözülebileceği, fakat elementlerin daha basit maddelere
ayrılamayacağıdır.
ELEMENTLER: Giriş
Elemenetlerin Gelişimi
1789 yılında Lavoisier 30 elementi doğru olarak tanımlamış ve ortaya
çıkarmıştır.
19. YY sonunda bu elementlerin listesi 80’i aşmıştır.
Dalton, bütün kimyasal maddelerin atomlardan yapılı olduğunu,
elementlerin tek bir çeşit atom içerirken, bileşiklerin birden fazla farklı
atom içerdiğini iddia etti.
Bu görüş 20. YY’ın başlarında kısmen değiştirildi. İzotopların keşfi ile
birlikte, birçok elementin farklı ağırlıkta, fakat çok yakın kimyasal
özelliklere sahip atomların karışımından yapılı oldukları anlaşıldı. Sonuç
olarak, her element bir atom numarası ve ağırlığıyla karakterize olur.
Şu andaki bilgilere göre evrenin %99’unun H ve He’dan oluştuğu
bilinmektedir. Buna karşın, yer kütlesinin % 99’u Fe, O, Si, Mg, S, Ni,
Ca ve Al’ dan oluşmaktadır.
ELEMENTLER: Giriş
Günümüzde bilinen elementlerin çoğu yeryuvarında ve tüm evrende
çok az miktarlarda bulunur. Hatta bir çoğunun bolluk miktarları o
derece azdır ki, bunlar önemsiz kirleticiler (impürite) olarak kabul
edilirler. Ancak, bolluk derecelerine bakılmaksızın bütün elementler
bizler için önemlidir.
ÖRNEK:
Se insan hayatı için çok önemlidir
Fe, Si ve Al yapı teknolojisinde
Li gibi diğer bazı elementler ise daha az oranlarda fakat tıp ve pil
sanayii gibi çok daha özel alanlarda
Platin katalist olarak !!!; Kemiklerin yerine bağlayıcı olarak
Uranyum ve toryum gibi az bulunan iki nadir element nükleer enerji
elde etmede kullanılır.
Altın mücevher olarak kullanılır
Bakır elektrik sanayiinde kullanılır.
IA IIA IIIA IVA VA VIA VIIA VIIIA
1 H
1
He
2
2 Li
3
Be
4
G E Ç İ Ş M E T A L L E R İ B
5
C
6
N
7
O
8
F
9
Ne
10
3 Na
11
Mg
12
IIIB IVB VB VIB VIIB VIII B IB IIB Al
13
Si
14
P
15
S
16
Cl
17
Ar
18
4 K
19
Ca
20
Sc
21
Ti
22
V
23
Cr
24
Mn
25
Fe
26
Co
27
Ni
28
Cu
29
Zn
30
Ga
31
Ge
32
As
33
Se
34
Br
35
Kr
36
5 Rb
37
Sr
38
Y
39
Zr
40
Nb
41
Mo
42
Tc
43
Ru
44
Rh
45
Pd
46
Ag
47
Cd
48
In
49
Sn
50
Sb
51
Te
52
I
53
Xe
54
6 Cs
55
Ba
56
*
57-
Hf
72
Ta
73
W
74
Re
75
Os
76
Ir
77
Pt
78
Au
79
Hg
80
Tl
81
Pb
82
Bi
83
Po
84
At
85
Rn
86
7 Fr
87
Ra
88
**
89-
Rf
104
Db
105
Sg
106
Bh
107
Hs
108
Mt
109
Uun
110
Uuu
111
Uub
112
* Lantanitler
(Nadir Top.)
La
57
Ce
58
Pr
59
Nd
60
(Pm)
61
Sm
62
Eu
63
Gd
64
Tb
65
Dy
66
Ho
67
Er
68
Tm
69
Yb
70
Lu
71
**
Aktinitler
Ac
89
Th
90
Pa
91
U
92
(Np)
93
(Pu)
94
(Am)
95
(Cm)
96
(Bk)
97
(Cf)
98
(E)
99
(Fm)
100
(Md)
101
(No)
102
(Lw)
103
ELEMENTLER: Giriş
PERYODİK TABLO
ELEMENTLER: Giriş
IA grubu elementler Alkali Metaller olarak bilinirler. Bunlar son derece reaktif
metaller olup, doğada element halinde bulunmazlar. Buna karşın bu metalleri
içeren bileşikler doğada son derece yaygındır. Bu elementler 1+ yüklü iyonlar
oluştururlar. Örnek: ?
Buna karşın IB grubu elementleri (Bakır, Gümüş ve Altın) aktif değildirler.
Doğal olarak oluşmuş bileşiklerinden kolaylıkla elde edilebildiklerinden,
insanlar tarafından bilinen en eski metallerdendirler. Alkali metallerde olduğu
gibi 1+ yüklü iyonlar oluşturmalarına karşın, geçiş metallerindeki gibi farklı
yüklü iyonlar da yaparlar.
IIA grubu elementleri toprak alkali metallerdir ve 2+ yüklü iyonlar oluştururlar.
Bu metaller, özellikle grubun son iki üyesi (Ba ve Ra) alkali metaller kadar reaktif
davranırlar. Örnek: ?
IIB grubu elementleri (Zn, Cd ve Hg) IIA grubu elementlerine göre daha az
reaktif olup, komşu IB grubu elementlerinden daha reaktiftirler.
ELEMENTLER: Giriş
Boron dışında kalan IIIA grubu elementleri de oldukça reaktiftirler. Al havayla
reaksiyona karşı duyarsızdır, fakat bu durum Al metalinin en üst kısmında
görülmeyen çok ince bir Alüminyum oksit filminin oluşması ve bu filmin, metalin geri
kalan kısmının havayla reaksiyonunu engellemesinden kaynaklanmaktadır. Bu
gruba ait elementler 3+ yüklü iyonlar oluştururlar.
IIIB grubu elementleri Sc, Y, La ve Ac’ dur. Bu nedenle Y özellikle
lantanidlerle birlikte ele alınır.
IVA grubu elementlerinden karbon (C) ve silisyum (Si) ametal, Germanyum
(GE), kalay (Sn) ve kurşun (Pb) ise metaldir. Bu elementler oluşturdukları
bileşiklerinde komşu atomlara dört bağla bağlanırlar. Örnek olarak karbon
tetraklorür (CCl4
).
VA grubunda üç ametal (azot, fosfor ve arsenik) ile iki metal (antimon ve
bizmut) bulunur. Bu elementler 5+ yüklü iyonlar (N2O5
, PCl5
, AsCl5
)
oluşturdukları gibi, 3- yüklü iyonlar halinde bulundukları nitrit, fosforid ve
arsenürler (Ba3As2
) de oluştururlar.
ELEMENTLER: Giriş
Polonyum dışında kalan VIA grubu elementleri tipik olarak ametaldirler. Bunlar
kül oluşturan elementler (Yunanca kalkojen) olarak bilinirler. Metallerle
oluşturdukları ikili bileşiklerinde 2- değerlikli iyonlar oluştururlar.
VIIA grubu elementlerinin tümü ametaldir ve bunlar tuz oluşturucular
anlamına gelen halojenler olarak bilinirler. Bu elementler en reaktif ametallerdir ve
bütün metallerle, kendilerini de içeren birçok ametallerle reaksiyon yaparlar.
Metallerle oluşturdukları ikili bileşiklerinde 1- yüklü iyonlar oluştururlar.
0 grubu elementleri (VIIIA) soy gazlar olarak bilinirler. Çoğunlukla bileşik
yapmaya karşı duyarsız oldukları bilinen bu elementlerden özellikle ksenon,
kripton, ve radonun bileşikleri hazırlanabilmiştir.
VIB, VIIB ve VIIIB grubu elementlerinin tümü metaldir.
ELEMENTLERİN KÖKENİ
Bilinen elementlerin çoğu ilksel evrende yoktur (teorik ve gözlemsel nedenler).
Çünkü, büyük patlama teorisine göre kainatın oluşumu o kadar yüksek bir
sıcaklık altında başlamıştır ki, bu sıcaklıkta hiç bir çekirdeğin duraylı olması
mümkün değildir.
Hidrojenin bileşimini oluşturan elektron ve protonlar, evrende oluşan
maddelerin ilk duraylı bileşenleridir.
Çünkü, 10 milyar yıldan daha fazla bir zaman önce oluşan yıldızlarda
hidrojen ve helyum dışındaki bir çok element eksiktir.
Dolayısıyla, evrenin oluşumunun ilk aşamalarında sadece bu iki element
oluşmuş, diğer elementlerin oluşumu o zamandan beri devam etmektedir.
Elementler nereden kaynaklanmaktadır?
Evrenin başlangıcında oluşmuş olabilirler,
Kainatın oluşumunun ilk safhalarında da oluşmuş olabilirler.
Çok daha sonraları, bugün de devam etmekte olan işlemler sonucunda da
oluşmuş olabilirler.
ELEMENTLERİN KÖKENİ
Yıldızlardaki aşırı enerji birikimleri nükleer reaksiyonlara bağlıdır. Yani, hafif
elementlerin birleşmesi ile daha ağır elementler oluşurken muazzam bir enerji
çıkışı gerçekleşir. Örnek: Güneş
Ancak doğada elementlerin farklı bolluk derecelerinde olmaları, elementlerin
farklı ortamlarda oluşmuş olabileceğinin göstergesidir.
Dötöryum
Trityum
Helyum
Enerji
Nötron
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Yani, evrenin başlangıçtaki yoğunluğu bugünkünden daha fazladır. Hatta çok
öncelerde yoğunluğun sonsuz olduğu bir an olabilir. Bu da evrenin kesin bir
başlangıcı olacağını düşündürmektedir. Hubble kanunu ile bu başlangıcın
yaklaşık olarak 10-20 milyar yıl arasında olduğu hesap edilmektedir.
Hubble Kanunu: Galaksilerin birbirlerinden uzaklaşma hızı, galaksiler arasındaki
uzaklıkla doğru orantılıdır. Yani Evren genişlemekte ve Samanyolundan uzaktaki
galaksiler daha da uzaklaşmaktadırlar.
1.durum
2.durum
3.durum
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Big bang
(Büyük
Patlama)
teorisine
göre
evrenin
oluşumu
tahmin
edilemeyecek kadar
yüksek bir
yoğunluk ve
sıcaklık
altında
başlamıştır.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Başlangıcın hemen akabinde sıcaklık
yaklaşık 1010 oK dir. Bu sıcaklıkta mevcut
parçacıkların kinetik enerjileri çok
yüksektir. Bu nedenle, oluşan çekirdekler
anında ayrılacağından, bu başlangıç anında
hidrojen dışında hiç bir element mevcut
olamaz.
Başlangıçtan 1 sn sonra proton, elektron,
nötron, nutrino ve foton gibi elemanlar
yoğunlaşmıştır.
Sıcaklık yaklaşık 109 oK seviyesine
düştüğünde atomik parçacıkların
birleşmesi (füsyon) ve nötron kapma
işlemine bağlı olarak daha kompleks
çekirdekler oluşabilmeye başladı.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Bir kaç dakika içerisinde
gelişebilen reaksiyonlar
şunlardır:
P + n = 2H +
2H + 2H = 3H + p
2H + 2H = 3He + n
2H + 2H = 3He +
3He + p = 4He +
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Başlangıçtan
yaklaşık 1 milyon
yıl sonra, madde
çekim kuvvetleri
altında sıkışıp
yıldızları
oluşturdu.
Radyasyon
uzayda kalmaya
devam etti ve
evren
genişledikçe
elektromanyetik
dalgalar
uzaklardaki
galaksilerden ışık
gibi yayıldı.
Ham veri
Dipol etkisi çıkarılmış veri
Dipol ve galaksi etkisi
çıkarılmış veri
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Evrenin erken devresi
Patlamadan beri evren
binlerce kat genişlemiş
olduğundan, uzaydaki
radyasyon şu anda
spektrumun mm bölgesinde
yer almakta ve 2,7 oK’lik
sıcaklığa karşılık gelmektedir.
Uzayda galaksiler arasındaki
boşlukta bulunan bu
radyasyon miktarı büyük
patlamanın bir çeşit kozmik
ekosu olup, teorinin
doğruluğunu ispat eden diğer
bir delildir.
U ltraviyo le G örünür Kızılö tesi M ikrodalga
(M avi) (K ırm ızı)
20000 K
6000 K
3000 K
3 K
10
-7 10
-6 10
-5 10
-4 10
-3 10
-2
D alga Boyu (m )
Enerji Dağılımı (log ölçek)
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Güneşten yayılan radyasyon 6000 oK’lik
sıcaklığa karşılık gelir. Diğer yıldızların
yüzeyindeki sıcaklık değerleri 3000 -
>20000 oK.
Bu sıcaklıklar yıldızların renklerine
yansır. Örnek: Güneşten yayılan
radyasyon, spektrumun görülebilen
kısmında olup bir miktarı da mavi
kısma düşer.
Yüzey sıcaklığı 3000-4000 K olanlar
kırmızı, daha yüksek olanlar (10000
oK) beyaz veya mavimsi görünür.
Bu renkler sadece yüzey sıcaklıklarıdır.
Yıldızların merkezlerindeki sıcaklıklarsa
çok daha yüksektir (107
-109 oK).
Mavi Beyaz
SÜPER DEVLER
BEYAZ CÜCELER
Sarı Kırmızı
Orionis
Spica
Vega
KIZIL DEVLER
Arcturus
Antares
Deneb
Riegel
Polaris
Güneş
Sirius B
Sirius
Betelgeuse
20 14 10 7 5 3.5 2.5
Etkin Yüzey Sıcaklığı (10
3K)
10
6
10
4
1
10
2
10
-2
10
-4
10
-6
Güneşe orantılı parlaklık
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Yıldızların dış görünüşlerindeki bir
diğer farklılık ta dünyadan
uzaklıklarına bağlı olan
parlaklıklarıdır.
Buna göre yüksek parlaklıktaki
soğuk yıldızlar çok büyük;
mat görünüşlü sıcak yıldızlarsa
küçük olmalıdır. Çünkü herhangi
bir kütlenin parlaklığı o kütlenin
yüzey alanına ve yüzey sıcaklığına
bağlıdır (L=4πR
2T
4
)
Mavi Beyaz
SÜPER DEVLER
BEYAZ CÜCELER
Sarı Kırmızı
Orionis
Spica
Vega
KIZIL DEVLER
Arcturus
Antares
Deneb
Riegel
Polaris
Güneş
Sirius B
Sirius
Betelgeuse
20 14 10 7 5 3.5 2.5
Etkin Yüzey Sıcaklığı (10
3K)
10
6
10
4
1
10
2
10
-2
10
-4
10
-6
Güneşe orantılı parlaklık
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Güneş büyüklüğünde bir yıldız,
çekirdeğindeki hidrojen tamamen yanıp
helyum yanma işi başladığında genişler
ve yakınında bulunan gezegenleri
kaplayıp buharlaştırır ve kızıl dev
aşamasını yakalar. Güneş için bu işlem
yaklaşık 5 milyon yıl daha sürecektir.
Daha sonra yıldızın dış katmanları
atılarak, yıldız yüksek yoğunluklu, küçük
yarıçaplı mat yıldız görünümlü beyaz
cüce haline dönüşür ve gittikçe
soğuyarak görünüşten kaybolur.
Mavi Beyaz
SÜPER DEVLER
BEYAZ CÜCELER
Sarı Kırmızı
Orionis
Spica
Vega
KIZIL DEVLER
Arcturus
Antares
Deneb
Riegel
Polaris
Güneş
Sirius B
Sirius
Betelgeuse
20 14 10 7 5 3.5 2.5
Etkin Yüzey Sıcaklığı (10
3K)
10
6
10
4
1
10
2
10
-2
10
-4
10
-6
Güneşe orantılı parlaklık
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Dünyadan 3 bin ışık yılı uzakta bulunan ve oluşumunu tamamlayıp kaybolma
aşamasına girmiş olan Kedi gözü nebulasının Hubble uzay teleskopu ile 31.10.1999
tarihinde çekilmiş bir görüntüsü. Resimde en dış zonda görülen açık renkli halkalar
uzaya bırakılmak üzere olan elementlerdir (Nasa, 1999).
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Yüzey sıcaklığı hala çok yüksek olan, fakat şu anda soğuma aşamasında olan beyaz
cüce aşamasına gelmiş yıldızların (dairelerin merkezindeki noktalar) Hubble uzay
teleskopu ile 10.10.2000 tarihinde çekilmiş görüntüsü. Soğuma yıldız önce matlaşıp,
en sonunda tamamen kayboluncaya kadar devam eder (Nasa, 2000a).
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Beyaz cüce aşamasına gelmiş olan bir yıldızın (NGC 2440) Hubble teleskopu ile 30.08.2000
tarihinde çekilmiş bir görüntüsü. Artık yıldızın çekirdeğinin çekim gücünün azalması
nedeniyle, etrafındaki kabuklar merkezden uzaklaşıp bir örümcek ağı görüntüsüne bürünmüş
durumdadır. Hala kısmen parlak bir nokta olarak merkezde yer alan beyaz cüce halindeki
yıldız yavaş yavaş soğuyarak matlaşacak ve görüntüden kaybolacaktır (Nasa, 2000b).
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Daha ağır yıldızlar ise süper devler
haline dönüşür.
Evrende bulunan ağır elementlerin
kaynağı işte bu süper devlerin içerisinde
meydana gelen nükleer reaksiyonlardır.
Bir çok süper dev yıldızın hayatı
süpernova (büyük patlama ve gaz
bulutuna dönme) ile sonuçlanır.
Bu olay sadece birçok elementin
sentezlenmesinde değil, aynı zamanda
oluşan elementlerin uzaya yayılmasında
da önemli bir rol oynar.
Mavi Beyaz
SÜPER DEVLER
BEYAZ CÜCELER
Sarı Kırmızı
Orionis
Spica
Vega
KIZIL DEVLER
Arcturus
Antares
Deneb
Riegel
Polaris
Güneş
Sirius B
Sirius
Betelgeuse
20 14 10 7 5 3.5 2.5
Etkin Yüzey Sıcaklığı (10
3K)
10
6
10
4
1
10
2
10
-2
10
-4
10
-6
Güneşe orantılı parlaklık
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Yıldızların Gelişimi
Dünyadan 3 bin ışık yılı uzakta bulunan ve oluşumunu tamamlayıp kaybolma
aşamasına girmiş olan Kedi gözü nebulasının Hubble uzay teleskopu ile 31.10.1999
tarihinde çekilmiş bir görüntüsü. Resimde en dış zonda görülen açık renkli halkalar
uzaya bırakılmak üzere olan elementlerdir (Nasa, 1999).
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Helyum oluşturmak üzere 4 hidrojen atomunun birleşmesi,
oluşacak her atom başına yaklaşık olarak 24 MeV enerji
verir. Sıcaklık yaklaşık 107 oK iken oluşacak reaksiyon PPI
zinciri olarak bilinen iki protonun birleşmesidir.
1) Güneş'te dört ayrı proton çekirdeği birleşip tek bir
helyum oluşturur. (yandaki şekil)
2) Ama bu iki aşamalı bir işlemdir. Önce iki proton birleşir
ve "dötron" çekirdeği ortaya çıkar
3) Ancak eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha güçlü
olsa, bu kez dötron yerine "di-proton" oluşacaktır. Bu
durumda ise, nükleer yapı aniden değişecek ve Güneş
birkaç saniye içinde korkunç bir patlama ile havaya
uçacaktır. Birkaç dakika sonra ise tüm Dünya korkunç
alevlerle yanıp kömürleşecektir.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Birinci reaksiyon, aynı zamanda parçalanması ile bir
pozitron (e+ ) ve bir nutrino () çıkararak bir protonun
bir nötrona dönüşmesini sağlar. Ancak bu reaksiyon (2-
7) son derece yavaş gelişen bir reaksiyondur.
Buna karşın iki protonun bağlanarak bir helyum
çekirdeğine dönüşmesi daha kolaylıkla gerçekleşebilen
bir reaksiyondur:
H H H e
1 1 2
H H He
2 1 3
He He He 2 H
3 3 3 1
H H He
1 1 2
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Bir basamakta helyumun oluşması sağlanabilseydi,
yıldızların çekirdeğindeki hidrojenin yanması çok daha
kısa bir zaman alacak (bir milyon yıldan daha az bir
zamanda) ve gezegenler sisteminin oluşması ve
organizmaların oluşması mümkün olmayacaktı.
Dolayısıyla, bu reaksiyonlar ve onların gelişebilme
şartları, evrende hiç bir şeyin rastgele olmadığını
ortaya koyan bir diğer delildir.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Bir yıldızın çekirdeğindeki hidrojenin çoğu helyuma
dönüştüğünde yıldızın çekirdeği büzüşür ve
graviteye bağlı olarak oluşan enerji ısıya dönüşür.
Bu da çekirdeğin iyice ısınmasına yol açar.
Sonunda yıldızın dış katmanları iyice genişlemeye
ve yüzey sıcaklığı azalmaya başlar. Bu aşamada
yıldız ana sekans içerisinden ayrılıp kızıl devler
grubuna geçer.
Daha sonra yıldızın çekirdeğinin dış katmanlarında
bulunan hidrojen yanar. Buradaki hidrojen de
tamamen yandığında yıldız aniden büzülür ve iç
kısımlardaki sıcaklık daha da yükselir. Sıcaklık
yaklaşık 109 K seviyesine ulaştığında, çekirdekteki
He karbon oluşturmak üzere birleşir.
He+ He Be 8
4
4
2
4
2
Be+ He C
12
6
4
2
8
4
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Bu işlemler çekirdekteki He bitene kadar
devam eder. He tamamen tükenince,
yıldız tekrar büzüşür ve iç sıcaklığı daha
da yükselir. Dış kesimler ise genişleyerek
soğur.
Yıldız oluşumunun bu aşamasında
önemli oranda H, He, ve C uzaya atılır.
Bu şekilde nükleer reaksiyonlar yıldızın
çekirdeğinde devam edebildiği sürece
çekirdekte büzülme ve ısınma,
çevresinde ise genişleme ve soğuma
devam eder. Bu olayı sürdürecek
nükleer reaksiyon kalmayınca yıldız
soğuyup büzülür ve bir sonraki aşama
olan Beyaz Cüceler sınıfına geçer
Resim (Solda): Yüzey sıcaklığı hala çok
yüksek olan, fakat şu anda soğuma
aşamasında olan beyaz cüce aşamasına
gelmiş yıldızların (dairelerin merkezindeki
noktalar) Hubble uzay teleskopu ile 10.10.2000
tarihinde çekilmiş görüntüsü. Soğuma yıldız
önce matlaşıp, en sonunda tamamen
kayboluncaya kadar devam eder
Resim (Sağda): Beyaz cüce aşamasına gelmiş
olan bir yıldızın (NGC 2440) Hubble teleskopu
ile 30.08.2000 tarihinde çekilmiş bir görüntüsü.
Artık yıldızın çekirdeğinin çekim gücünün
azalması nedeniyle, etrafındaki kabuklar
merkezden uzaklaşıp bir örümcek ağı
görüntüsüne bürünmüş durumdadır.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Eğer kızıl devin kütlesi
güneşin kütlesinin 4 ile 8 katı
arasında ise yıldız,
çekirdeğindeki He’un çoğu
tüketildiğinde patlayıp
süpernova oluşturur. Bu
patlama uzaya H, He, ve C
bırakır.
Eğer kızıl devin kütlesi
güneşin kütlesinin 8 katından
fazla ise yıldız büzüşür ve
çekirdeğindeki sıcaklık yine
yükselir. Bu durumda sıcaklık
oksijenin oluşmasını
sağlayacak kadar yükselebilir.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
C+ He O
12 4 16
2
12
6
C
M
M + n
Na + H
Ne + He
20
12
23
12
1
1
23
11
4
2
20
10
g
g
2 O
16
8
S +
S + n
P + H
Si + He
32
16
32
16
1
1
31
15
4
2
28
14
Si + H S
M g+ H Si
N e + H M g
3 2
1 6
4
2
2 8
1 4
2 8
1 4
4
2
2 4
1 2
2 4
1 2
4
2
2 0
1 0
e
e
e
Co Ni+ e
N Co + e
Si + Si N
56
26
56
27
56
27
56
28
56
28
28
14
28
14
i
i
Bu tür reaksiyonların
gerçekleşebilmesi için gereken
sıcaklığa sadece yıldızın
çekirdeğinde ulaşılır. Çekirdek
etrafında ise daha hafif
elementlerin yer aldığı
katmanlar bulunur. Böylece en
dışta kalan katmanlarda hala
yanmamış H, daha içeride H’in
yanmasıyla oluşan He katmanı,
daha içeride He’un yanmasıyla
oluşan C ve O katmanı bulunur.
% 40
% 20
% 20
% 10
% 10
H, He
He
C, O, Ne, Mg
Si, S, Cl, Ar, , Ca
Ti, V, Cr, Mn, Fe, Co, Ni
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Hidrojenin Yanması
Bu düzene Hidrostatik Yanma
denir
Elementlerin oluşturulmasında şu ana kadar verilen reaksiyonların düzenli
bir şekilde oluştuğu kabul edildi. Bu düzene Hidrostatik Yanma veya
Denge denir. Nükleer reaksiyonlar arttıkça çekirdekteki sıcaklık hızla
yükselecek, yükselen sıcaklık reaksiyonları daha da hızlandıracak, böylece
sıcaklık yine artacak...
Bu dönüşüm, yıldızın bir patlama ile yok olmasına yol açar.
Bazen yıldızın gelişimindeki bu denge çeşitli nedenlerden dolayı
gerçekleşmeyebilir. Bu durumda:
1) Yıldız, çekirdeğinin çekim gücünün azalması nedeniyle, etrafında
bulunan katmanları tutamayıp uzayın boşluğuna bırakır.
2) Yıldızın çekirdeğinde açığa çıkan enerji miktarında periyodik değişimler
görülür.
3) Patlayıcı bir yanma (süpernova) gerçekleşir.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Süpernova
Sıcaklık yaklaşık 3*109 oK olduğunda yıldızın çekirdeği dengeye girerek, artık
nükleer reaksiyonlar oluşturamayacak hale gelir. Dolayısıyla yıldızın gelişimini
sağlayan enerji kaynağı kesilmiş olur.
Patlama işlemi, daha fazla sıkıştırılamayacak kadar yoğun olan sıkışık olarak
paketlenmiş nötronlardan oluşan bir çekirdeğin oluşmasıyla (nötron yıldızı veya
pulsar)sonuçlanır.
Yıldızın çekirdeğinde büzülme ve buna bağlı olarak da sıcaklığında yükselme
devam eder. Bu daha yüksek sıcaklık şartlarında çekirdekteki denge hafif
çekirdeklerin oluşumu yönünde bozulur ve (, ), (, n) ve (, p) gibi endotermik
reaksiyonlar gelişmeye başlar.
Bu şekilde sıcaklığın emilmesi, graviteye bağlı büzülmenin artmasına yol açarak,
yıldızın çekirdeğindeki sıcaklığı daha da artırır. Bu zincir, parçalanma işini
hızlandırarak milyonlarca yılda oluşan elementlerin birkaç sn içerisinde yok olup
uzaya dağıtılmasına neden olur.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Süpernova
Orta büyüklükte kütleli yıldızların
patlaması (süpernova) sonucunda
nötron yıldızları oluşur.
Çok daha büyük kütleli yıldızların
patlaması sonucunda ise kara delikler
oluşur. Kara delik, büyük bir yıldızın dış
katmanlarının gravitesel olarak (büzüşme
nedeniyle) çekirdek üzerine doğru
çekilmesiyle oluşan son derece yoğun
kütlelerdir. .
Dışta kalan katmanlar uzaya atılır.
Böylece, patlama sonucunda çekirdekte
oluşmuş olan Fe, çoğunlukla 56Ni olarak
serbest kalır. Uzaya atılan bu 56Ni önce
bir bozunması ile 56Co’ a, daha sonra
da 56Fe’ e dönüşür.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Süpernova
Sonuçta:
Yıldızların gelişimi
esnasında sentezlenen
elementler uzaya bırakılır.
Yavaş yanma ile oluşturulan
elementlerden yeni farklı
elementlerin oluşturulması
sağlanır.
Daha sonra yeni nükleer
reaksiyonların gelişmesine
yol açarak daha az duraylı
elementlerin oluşturulması
sağlanır.
ELEMENTLERİN KÖKENİ: Süpernova
Yeryuvarı kimyasal olarak büyük ölçüde farklılaşmış bir
yapıya sahiptir.
Fe, Ni ve S ± O±Si daha çok çekirdeğin yapısında bulunur.
Buna karşın yeryuvarı kabuğunun >% 99’u O, Si, Al, Fe, Mg,
Ca, Na, K, ve Ti’ dan oluşur.
Bütün yeryuvarı düşünüldüğünde, Na, K, Al, U ve halojenler
yer yüzüne doğru yaklaşıldıkça zenginleşir.
Mg, S, Fe, Cr, Co ve Ni gibi elementler derine doğru
zenginleşir.
Element farklılaşması yeryuvarının ilk oluşumu esnasında ?
yeryuvarının kendi iç dinamiğinin bir sonucu olarak ?
Her ikisinin bir bileşkesi olarak ?
Element Farklılaşması:
Volkanik patlamalar ve gaz çıkışları ile yeryüzüne malzeme
eklenmesi
Kabuk kökenli
Manto kaynaklı
Goldschmidt (1954) meteoritler üzerinde yaptığı çalışmalarla
elementleri üç ana gruba ayırmıştır:
1. Siderofil Elementler: Meteoritler içinde nabit halde bulunan
elementler,
2. Kalkofil Elementler: Meteoritler içinde sülfürlü mineraller
halinde bulunan elementler
3. Litofil Elementler: Meteoritler içinde daha çok silikat
minerallerinin yapısında bulunan elementler.
Goldschmidt (1954) sınıflamayı yeryuvarına uygulamış ve
beş farlı gruplama yapmıştır.
1. Litofil Elementler: Çoğunlukla oksit ve silikat fazlarında bulunan
ve yeryuvarının ilk 100 km lik kabuk kısmında yoğunluk gösteren
elementlerdir. IA (H, Li, Na, K, Rb, Cs, Fr), IIA (Be, Mg, Ca, Sr,
Ba, Ra), IIIA (B, Al, [Ga]), IVA (C, Si, Sn, [Ge]), VIIA (F, Cl, Br, I),
IIIB (Sc, Y, La, Ac) ve IVB (Ti, Zr, Hf), VB (V, Nb, Ta), grubu
elementleri ile Mn, Cr, W, P, [Fe], [Co], [Ni], nadir toprak
elementler ve aktinitler
2. Kalkofil Elementler: Kabukta bulunan ve oksitlerden ziyade S,
As ve Se gibi ametallere karşı daha duyarlı olan ve sülfürlü
cevher kütleleri içinde yoğun olarak bulunan elementlerdir. Zn,
Cd, Hg, Cu, Ag, Mo, Fe, Co, Ni, [Ga], [Ge], Pb, As, Sb, Bi, S, Se,
Te.
Goldschmidt (1954) sınıflamayı yeryuvarına uygulamış ve
beş farlı gruplama yapmıştır.
3. Siderofil Elementler: Çoğunlukla oksit ve silikat fazlarında
bulunan ve yeryuvarının ilk 100 km’lik kabuk kısmında yoğunluk
gösteren elementlerdir. IA (H, Li, Na, K, Rb, Cs, Fr), IIA (Be, Mg,
Ca, Sr, Ba, Ra), IIIA (B, Al, [Ga]), IVA (C, Si, Sn, [Ge]), VIIA (F, Cl,
Br, I), IIIB (Sc, Y, La, Ac) ve IVB (Ti, Zr, Hf), VB (V, Nb, Ta), grubu
elementleri ile Mn, Cr, W, P, [Fe], [Co], [Ni], nadir toprak
elementler ve aktinitler.
4. Atmofil Elementler: Yeryuvarı atmosferinde zenginleşen ve
element halde bulunan elementler. N, O, H, C ve soygazlar (He,
Ne, Ar, Kr, Xe, Rn).
5. Biyofil Elementler: Organizmaların bünyesinde bulunan
elementler. H, C, N, O, P.
Kayaç gruplarına göre elementlerin sınıflandırılması
3. Ultrabazik kayaçlarda yoğun olan elementler: Mg, Cr, Fe, Ni,
Co, Ru, Rh, Pd, Os, Ir, Pt.
4. Bazik kayaçlarda yoğun olan elementler: Ca, Sc, Ti, V, Al, P,
Mn, Cu, Zn, Ga, As, Br, Sr, Ag, Cd, Sb.
5. Asidik kayaçlarda daha yoğun olan elementler: Li, Be, B, F,
Na, Si, Sr, Rb, K, Y, Zr,
Yorumlar
Yorum Gönder