...

gül

– Nefsi Vahide

Önceki yazılarımızda “kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı” “kadının erkek için yaratıldığı” ve “ilk günahın sebebinin kadın olduğu” gibi İsrailiyat ve Mesihhiyat öğretilerinin İslam’a sokulmaya çalışıldığından bahsetmiştik. Bu yazımızda ise Kuran’daki nefsi vahide kavramını ele alıp, bu kavram çerçevesinde insanlığın yaratılışını konu edineceğiz.
Kuran’da, kadının erkekten yaratıldığı geçmezken, erkeğin de kadının da “tek nefisten” (nefsi vahide) yaratıldıkları ifade edilmiştir. Peki “tek nefisten” (nefsi vahide) yaratılışı anlatan ifadelerle ne kastedildilmektedir? Önce bu ifadenin geçtiği bir Kuran ayetini ele alalım:
Nisa-1: Ey insanlar! Sizi tek nefisten (nefsi vahide) yaratan, ondan eşini (zevc) yaratan ve her ikisinden çok sayıda erkekler ve kadınlar türetip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının…
Bu ve benzeri diğer ayetlerde geçen “tek nefisten” yaratılma ifadelerini bazı ilahiyatçılar, Adem’in kaburga kemiğinden eşinin (Havva’nın) yaratılması ve sonra da tüm insanların bu çiftten yaratılması şeklinde açıklamışlardır. Fakat daha önce belirttiğimiz gibi Kuran’da, Hz. Adem’in kaburga kemiğinden eşinin yaratıldığı şeklinde bir ifade bulunmamaktadır. Bu inanç, İsrailiyattan İslam’a geçmiştir. İsrailiyatın içinde ise birçok uydurma olduğu, Müslüman birçok ilahiyatçı tarafından sıkça ifade edilmiştir; Müslümanların bu güvenilmez kaynağa dayanarak yaratılışla ilgili inançlarını oluşturmaları doğru olmaz. Bizim de kendilerine katıldığımız bazı ilahiyatçılar ise “tek nefisten” yaratılmadan kastın erkek ile kadının aynı “canlı türü” olarak yaratılması olduğunu söylemektedirler. Ayetteki “nefisten” kelimesi ile “türün” kastedildiği, bu kelimenin Kuran’daki diğer kullanımları incelendiğinde daha net ortaya çıkmaktadır:
Rum-21: Onun ayetlerinden biri de sizin için kendilerine ısınasınız ve aranızda sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler yaratmasıdır. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ayetler vardır.
Nahl-72: Allah size, kendi nefislerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, batıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Ali İmran-164: Allah, inananlara lütufta bulunup, onlara, nefislerinden bir elçi göndermiştir: Onlara ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın içindeydiler.
Görüldüğü gibi yukarıdaki ayetlerde “nefsinizden” ifadesi ile insanlara kendi “türlerinden” eşler yaratıldığı ve yine insanlara kendi “türlerinin” içinden elçiler gönderildiği vurgulanmaktadır. Örneğin, Ali İmran Suresi 164. ayette insanlara başka bir varlık türü olan meleklerden elçiler gönderilmediği ifade edilmektedir. Hiç kimse bu ayetlerde “nefsinizden eşler” denildiğinde; insanlardan parçalar alınıp bunlardan eşlerinin türetildiğini veya “nefsinizden elçiler” denildiğinde insanlardan alınan parçalardan peygamberlerin türetildiğini anlamamaktadır. Yaratılış için kullanılan “tek nefisten” ifadelerini de bu ayetlerdeki “nefis” ifadeleri gibi “tür” olarak anladığımızda her şey yerine oturmaktadır.
Adem’in eşinin Adem’den yaratıldığına delil gösterilen Nisa Suresi 1. ayeti incelediğimizde; ayette “Ey insanlar” ifadesi kullanılarak tüm insanlara hitap edildiğini ve “Nefsi vahideden sizi yarattı (halakakum)” ifadesiyle de bütün insanların yaratıldığı unsura dikkat çekildiğini görmekteyiz. Burada “kadının erkekten yaratılması” değil, bütün insanlarla ilgili bir olgu aktarılmaktadır. Ayrıca, “nefsi vahideden” eğer bazılarının iddia ettiği gibi Hz. Adem kastedilseydi, “nefsi vahide” ifadesinin başına Arapçadaki belirlilik takısı olan “el” ifadesinin gelmesi beklenirdi, böylece “el-nefsi vahide” denilerek, bunun bilinen “Adem” olduğu vurgulanabilirdi. Fakat burada böyle bir belirlilik takısı da yoktur. Tefsir profesörü Mehmet Okuyan’ın da belirttiği gibi, Nisa Suresi’nde, “nefsi vahide” ile Adem ve “eşi” ile “Havva” kastedilseydi; “eşini” ifadesi Arapçadaki dişi ve erkek zamirlerin farklılığına binaen, ayette kullanılan “zevc” yerine “zevceteha” ile belirtilebilirdi. Yine Arapçadaki dişi ve erkek zamirlerinin farklılığından dolayı, Adem’i belirtmek için ayette geçen dişi “minha” zamiri yerine erkek “minhu” zamiri kullanılabilirdi. Durum böyle olunca; ayetteki “ha” zamirinin Adem yerine dişi bir kelime olan “nefsi vahide” kelimesine gönderme yaptığını söylemek Arapça dil bilgisi kuralları açısından doğru olandır. Dolayısıyla yukarıda verilen tüm deliller neticesinde bu ayetten çıkan mana  erkeğiyle dişisiyle insanların “nefsi vahideden” yaratılmış olduğudur; yani erkekten kadının (Hz. Adem’den Havva’nın) yaratılmış olduğu değildir. Bütün bunlar, “tek nefisten yaratılma” tanımlamasının geçtiği yerlerde, erkekten kadının yaratılmasının değil de insanların kadın ve erkeğiyle tek tür olarak yaratılmalarının ifade edildiğini göstermektedir.
Ayrıca Kuran’da “nefsi vahide” tanımlaması beş ayette geçmesine rağmen bunların hiçbirinde “nefsi vahidenin” Hz. Adem olduğu beyan edilmemiştir. Bu durum, tek başına, “nefsi vahidenin” Adem olmadığını göstermeye yetmese de “nefsi vahide” ile Adem’in kastedilmediğini gösteren delilleri desteklemektedir. “Nefsi vahide” ifadesini Adem olarak anlamanın makul olmadığı, şu iki ayet okununca, bir başka yönden de anlaşılmaktadır:
Araf-189: O, sizi tek nefisten (nefsi vahide) yarattı ve kendisiyle huzur bulması için ondan eşini var etti. Eşiyle beraber olunca eşi hafif bir yük yüklendi ve taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca Rableri Allah’a “Bize iyi bir çocuk verirsen elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ettiler.
190: Fakat Allah onlara iyi bir çocuk verince Ona çocuk hususunda ortaklar koştular. Oysa Allah onların ortak koştuklarından çok yücedir.
Eğer 189. ayette geçen “nefsi vahide” tanımı Hz. Adem olarak anlaşılırsa, o zaman, 190. ayetten de Adem ve eşinin, çocukları olduğunda İslami açıdan en büyük günah olan ortak koşma (şirk) günahını işledikleri anlaşılır. Oysa Bakara Suresi 37. ayette “Rabbi Adem’in tevbesini kabul etti…” diye geçmekte ve bu tevbeden sonra Adem’in önceki günahından daha da büyük bir günah işlediği söylenmemektedir. Bu durum “nefsi vahide” ifadesinin neden Adem olarak anlaşılmaması gerektiği hususunda ilave bir delildir. “Nefsi vahide” ifadesini zorlama bir şekilde Adem olarak yorumlamaya kalkmanın sürüklediği sorunlardan biri de bu olmuştur. “Nefsi vahide” ifadesinin genel olarak insan türüne dikkat çektiği düşünüldüğünde ortada bir sorun kalmaz; çünkü o zaman bu ayetten, insan türünün içinden Allah’a şirk koşanlarla ilgili bir örneğin verildiği anlaşılır. Ayrıca 189. ayette “nefsi vahideden” eşlerin yaratılma sebebi “huzur bulma” olarak aktarılmaktadır; bu durum ise ilk insan(lar)la değil bütün insanlarla ilgili bir durumdur. Bu da, bu ifadenin genel olarak insan türüyle ilgili anlaşılması gerektiğini desteklemektedir.
Kısacası Kuran’a göre kadın, erkekten yaratılmamıştır ve her iki cins de aynı kökenden yaratılmıştır. Kadının erkekten ve erkek için yaratıldığını söyleyerek, kadının erkeğe tabi olmasını dini bir ibadet olarak sunan anlayışın Kuran’la açıkça çeliştiği anlaşılmaktadır. Yazı dizimize bir İsrailiyat ve Mesihhiyat öğretisi olan “ilk günahın sebebi kadındır” iddiasını, Kuran penceresinden değerlendireceğiz.

Yorumlar