...

gül

İstihare

İstihare, yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini istemek demektir.
Sözlükte “hayırlı olanı isteme” anlamına gelen istihâre, terim olarak “bir iş veya davranışta Allah katında hayırlı olanı kılınan nafile bir namaz ve dua ile talep etme” manasında kullanılır.
İnsanların, yapmak istedikleri bir işin kendileri hakkında iyi veya kötü sonuçlar doğuracağını anlamak için fal vb. uygulamalara çok eskiden beri başvurdukları bilinmektedir. Nitekim Cahiliye Arapları bir işe başlamadan önce, üzerine “evet” veya “hayır” yazılı “ezlâm” denilen fal oklarıyla karar verirlerdi.
Kuran-ı Kerîm “şeytan işi” olarak nitelendirdiği bu uygulamayı yasaklamış (Mâide 5/3, 90), Allah bildirmediği sürece, peygamberler dahil hiç kimsenin gaybı ve dolayısıyla bir işin kendisi için hayırlı olup olmadığını bilemeyeceğini, Allah’ın dilemesi dışında kendisine fayda veya zarar verecek bir güce sahip bulunamayacağını bildirmiştir. (A‘râf 7/188)
Hayr kelimesi ve çeşitli türevleri Kuran’da sıkça geçmekle birlikte aynı kökten türeyen istihâre yer almaz.
Ancak;
- insanın şer zannettiği bir şeyin hayır olabileceğini (Nûr 24/11),
- bir şey hayırlı olduğu halde ondan hoşlanmayabileceğini, şer olduğu halde sevebileceğini (Bakara 2/216),
- Allah’ın her türlü noksanlıktan münezzeh olup dilediğini yaratarak seçtiğini (Kasas 28/68),
- her türlü hayrın O’nun elinde bulunduğunu, her şeye gücünün yettiğini (Âl-i İmrân 3/26),
- bir işe girişirken başkalarına danışmak ve karar verince de Allah’a güvenip dayanmak gerektiğini, böyle yapanlara Allah’ın yeteceğini (Âl-i İmrân 3/159; et-Talâk 65/3)
ifade eden ayetler İslâm’da istihârenin istinat ettiği temel çerçeveyi oluşturur.
Alimlerin sünnet veya müstehap saydıkları istihârenin meşruiyeti Câbir b. Abdullah’tan rivayet edilen şu hadise dayandırılmaktadır:
Resûlullah (asm), Kuran’dan bir sure öğretir gibi işlerimizin tamamında bize istihareyi öğretiyor ve şöyle diyordu:
“Biriniz bir şey yapmaya niyet edince farz dışında iki rek‘at namaz kılsın ve arkasından şu duayı yapsın: Allahım! Senden, senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lutfundan talep ederim. Sen kādirsin, benimse gücüm yetmez, sen bilirsin, ben bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilensin. Allahım! Şu benim işim dinim için, dünyam ve âhiretim için senin ilminde hayır diye yer almışsa onu bana nasip et, onu kolaylaştır ve uğurlu kıl. Eğer şu işim dinim için, dünya ve âhiretim için senin ilminde kötü diye yazılmışsa onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu nasip et ve gönlümü ona yönelt!”
Hz. Peygamber sözüne devamla, ‘İstihâreyi yapan kişi bu sırada işini de söylesin.” Dedi. (Müsned, III, 344; Buhârî, Daavât, 49, Tevhîd, 10; İbn Mâce, İķāme, 188)
Hz. Peygamber (asm( Efendimizin  tavsiye ettiği istihâre duası:
اللهّمّ إنّي أستخيرك بعلمك وأستقدرك بقدرتك وأسألك من فضلك العظيم فإنك تقدر ولا أقدر وتعلم ولا أعلم وأنت علّام الغيوب، اللهّمّ إن كنت تعلم أنّ هذا الأمر خيرا لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري فاقدره لي ويسّره لي ثم بارك لي فيه، اللهّمّ إن كنت تعلم أنه شرّ لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري فاصرفه عنّي واصرفني عنه واقدر لي الخير حيث كان ثمّ رضّني به.
İstihâre duasının, bu niyetle kılınacak iki rekat nafile namazdan sonra okunmasının en uygun usul olacağı konusunda dört mezhep görüş birliği içindedir.
Mâlikî ve Şâfiî mezheplerine göre herhangi bir namazdan sonra da söz konusu duanın okunması caizdir.
Hanbelîlerin dışında kalan üç mezhebe göre istihare namazını kılmak mümkün değilse sadece dua ile de yetinilebilir.
İstihâre namazı kerahet vakitleri hariç her zaman kılınabilir.
Bütün mezheplere göre istihâre namazının en faziletlisi iki rekat olarak kılınanıdır.
İstihare duasının namazdan hemen sonra ve kıbleye dönülerek okunması, ellerin kaldırılması ve dua adabına riayet edilmesi, duanın kabul olma ihtimalini arttıran güzel davranışlar olarak telakki edilmiştir.
Kişinin olumlu veya olumsuz bir karara varamaması halinde Hanefî, Mâlikî ve Şâfiî âlimleri, Enes b. Mâlik’ten gelen bir rivayete dayanarak (Münâvî, I, 450) istihârenin yediye kadar tekrarlanabileceğini söylemişlerdir.
Şâfiî ve Mâlikî âlimleri, Hz. Peygamber’in bir rahatsızlık sebebiyle başkasını “okuyarak” tedaviye izin vermesi ve bu vesileyle söylediği, “Kardeşine faydalı olmaya gücü yeten bunu yapsın” (Müsned, III, 302, 334, 382, 393; Müslim, Selâm, 61-63) sözünden hareketle başkası adına istihâre yapmanın câiz olduğunu ileri sürerken Mâlikî fakihi Hattâb bu uygulamanın bir dayanağını bulamadığını belirtmiştir.
Enes b. Mâlik’ten nakledilen istihâre hadisinin devamında Resûl-i Ekrem, “Sonra kalbine ilk doğan duyguya / düşünceye bak, ona uygun davranman hayırlı olur” demiştir. (Münâvî, I, 450)
Buna göre istihârenin sonucunda insanın içine ferahlık, genişlik ve iç huzuru gelirse o işi yapması, sıkıntı, huzursuzluk ve darlık hali doğarsa yapmaması daha hayırlı görülmüştür.
İstihâre, kişinin gerekli bütün çabayı sarfedip araştırma ve istişarelerini tamamladıktan sonra hakkında hayırlısını takdir etmesi için Allah’a dua etme, kulluk şuurunu canlı tutma ve ortaya çıkacak sonuca rıza göstererek ruh sağlığını koruma gibi çok amaçlı metafizik bir olaydır.
Bu sebeple de iyi veya kötü olduğu açık şekilde bilinen bir şeyi yapıp yapmama konusunda değil, gerek dünyevî gerek uhrevî bakımdan kişi hakkında hayırlı olup olmayacağı kestirilemeyen işlerde söz konusu olabilir. Dinen iyi ve hayırlı olduğu bilinen işlerin zamanı, şekli vb. hususunda da istihâre yapılabilir.
İnsan geleceği bilemediğinden bir şeyi ilk bakışta iyi zannetse de onun sonucundan emin olamaz. Bu sebeple bir iş yapacağı ve ileriye yönelik önemli bir karar vereceği zaman istihâre yoluyla her şeyi bilen Allah’ın kılavuzluğuna ve yönlendirmesine başvurması, O’ndan yardım istemesi, kişinin davranışlarındaki sorumluluğunu kaldırmamakla birlikte onda bir güven hissi doğuracağı ve takdire rıza göstermesini sağlayacağından önem taşımaktadır.
Dolayısıyla istihârenin dinî öğretideki kader, tevekkül ve sabır anlayışıyla yakın ilgisi bulunur.
Hz. Peygamber’in tavsiyesi doğrultusunda istihâre eskiden beri İslâm dünyasında adet olmuş ve önemli önemsiz birçok hususta günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir.
Kumandanlar sefere çıkmadan, sultanlar veliahtlarını belirlemeden önce istihâre yapar ve bunun sonucuna genellikle uyarlardı.
Evlilik öncesinde ve çocukların isimlerinin konması esnasında da istihâre yapmak âdet olmuştur.
Ayrıca birtakım tartışmalı dinî meselelerde fetva verirken bazı alimler ulaştıkları sonucu istihâreyle destekleme yoluna gitmişlerdir. (meselâ bk. İbnü’s-Salâh, Fetâvâ, I, 293, 396; II, 434, 484, 485, 507; bk TDV İslam Ansiklopedisi, İstihare md.)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Yorumlar